Sulak alanlar, yeryüzünün en zengin ve en üretken ekosistemlerini oluşturmaktadır. Bu alanlar yöre insanlarına ve ülkenin geneline geniş yelpazede hizmet veren oldukça karmaşık doğal sistemlerdir ve yeryüzündeki başka hiçbir ekosistemle karşılaştırılmayacak ölçüde işlev ve değerlere sahiptir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 30 Ağustos 2021'de aldığı kararla 2 Şubat'ı Dünya Sulak Alanlar Günü ilan etmiştir.[1] Karar, 1971'de İran'ın Ramsar kentinde imzalanan ve kentin ismiyle anılan Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Sözleşmesi'nin açıklandığı güne göndermedir. Ramsar Sözleşmesi'ni 172 ülke imzalamıştır.
Sulak alanlar, tropik ormanlardan sonra biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu ekosistemlerdir. Pek çok tür ve çeşitteki canlılar için uygun beslenme, üreme ve barınma ortamı olan sulak alanlar, yalnız bulundukları ülkenin değil, tüm dünyanın doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilmektedir. Yakın çevresinde yaşayan halkın yaşamında önemli yer tutan, bölge ve ülke ekonomisine katkılar sağlayan sulak alanlar; doğal dengenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması yönünden de diğer ekosistemler içinde önemli ve farklı bir yere sahiptirler.
Sulak alanlar yeryüzünün sadece yüzde 6'sını kaplamaktadır. Buna karşın bitki ve hayvanların yüzde 40'ı bu alanlarda bulunmakta, üremektedir. Kıyılardaki sulak alanlar tropik ormanlara oranla karbon emilimini yüzde 55 daha hızlı gerçekleştirmektedir. Yeryüzünde 3,5 milyar kişi sulak alanlarda pirinçle beslenmektedir. Buna karşın sulak alanlar tropik ormanlardan üç kat hızlı yok olmaktadır. 1970'den bu yana tüm sulak alanların yüzde 35'i haritadan silinmiştir.[2]
İklim değişikliğinin insanlar ve yaban hayatı üzerinde etkileri artıkça sulak alanların hızla değişen koşullara uyum yeteneği vazgeçilmez bir unsur olarak belirginleşmektedir. Dünya çapında sulak alanlara ve işlevlerine verilen değer üzerine araştırmalar artmaktadır.