Makale serilerinden |
Enflasyon veya parasal şişkinlik, ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki genel artıştır. Bu genellikle tüketici fiyat endeksi (TÜFE) kullanılarak ölçülür.[1][2][3][4] Genel fiyat seviyesi yükseldiğinde, her bir para birimi daha az mal ve hizmet satın alır; sonuç olarak, enflasyon paranın satın alma gücünde bir azalmaya karşılık gelir.[5][6] TÜFE enflasyonunun tersi, mal ve hizmetlerin genel fiyat seviyesinde bir düşüş olan deflasyondur. Enflasyonun yaygın ölçüsü, genel bir fiyat endeksindekinin yıllık olarak yüzde değişimi olan enflasyon oranıdır.[7] Hanelerin karşılaştığı fiyatların hepsi aynı oranda artmadığından, bu amaçla genellikle tüketici fiyat endeksi (TÜFE) kullanılır.
Enflasyondaki değişiklikler, yaygın olarak mal ve hizmetlere yönelik reel talepteki dalgalanmalara (maliye veya para politikasındaki değişiklikler de dâhil olmak üzere talep şokları olarak da bilinir), enerji krizlerinde olduğu gibi mevcut arzdaki değişikliklere (arz şokları olarak da bilinir) veya kendi kendini gerçekleştirebilen enflasyon beklentilerindeki değişikliklere bağlanır.[8] Ilımlı enflasyon, ekonomileri hem olumlu hem de olumsuz yönde etkiler. Olumsuz etkiler arasında para tutmanın fırsat maliyetinde artış, yatırım ve tasarrufları caydırabilecek gelecekteki enflasyona ilişkin belirsizlik ve enflasyonun yeterince hızlı olması durumunda tüketicilerin gelecekte fiyatların artacağı endişesiyle stok yapmaya başlaması nedeniyle mal kıtlığı sayılabilir. Olumlu etkiler arasında nominal ücret katılığı nedeniyle işsizliğin azaltılması, merkez bankasına para politikasını yürütmede daha fazla özgürlük tanınması, para istifleme yerine kredi ve yatırımın teşvik edilmesi ve deflasyonla ilişkili verimsizliklerden kaçınılması yer almaktadır.